Nedir Bu ‘Cam Tavan Sendromu’? Ann Hopkins Vakası İncelemesi

Berkay Vuran
6 min readMar 2, 2022

‘Cam tavan’ en kaba tanımıyla ‘kadınların üst düzey yönetsel fonksiyonlarda yer bulmasının önündeki yapay bir engel’ olarak nitelendirilmektedir. Bu tanımdaki yapay ifadesi aslında başlı başına bir yapıbozum konusudur -ki bu incelemenin kapsamını aşmaktadır.

Peki, sizden oturup birkaç saniyeliğine gelişimsel yaşantıda (bunun içerisinde öğrenim tecrübeleri, hobi amaçlı kurslar; ve tabii profesyonel yaşantı da olacaktır) potansiyelini yeterince ortaya koymasının yapay olarak engellendiğini fark ettiğiniz kişileri düşünün desem, karşımıza gerçekten sadece kadınlar mı çıkar? Eminim ki ağırlıkla kadın figürler gözümüzde canlanacaktır fakat dostlar, maalesef günümüzün dünyasında ayrımcılığa uğramak için ‘kadın’ olma zorunluluğu kalktı (konuyla ilgili ayrıntılı okuma yapmak isteyenlere Pınar Selek’in ‘Sürüne Sürüne Erkek Olmak’ kitabını öneririm), aşağıdaki stereotypea uymayan pek çok birey bir ‘cam tavan’ kurbanı olabilecek potansiyelde:

Bu yazıda sizlere sayın Prof. Dr. Pınar Bayhan Karapınar gözetiminde Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Organizasyon ve Örgütsel Davranış yüksek lisans programı YOD613 Toplumsal Cinsiyet Rolleri dersinde hazırladığım ‘Ann Hopkins Vakası İncelemesi’ni sunacağım.

Ann Hopkins Kimdir?

Ann Hopkins 1943 yılında Texas’ta dünyaya geldi. Başarılı bir akademik geçmişe sahip olan Hopkins, Hollins Üniversitesinde matematik alanında lisans eğitiminin ardından Indiana Üniversitesinde matematik üzerine yüksek lisans derecesi aldı ve Hollins Üniversitesinde ders vermeye başladı.

Akademik çalışmalarına 1966 yılında son vererek IBM şirketinde matematiksel fizikçi olmayı tercih eden ve NASA’ya bağlı Goddard Spice Flight Center’da 7 kişilik bir ekibin başına geçen Hopkins, burada yaklaşık 6 yıl yöneticilik yaptıktan sonra, NASA adına çalışan Computer Sciences Corporation isimli bir şirkette 2 yıl görev aldı. Bu sürecin ardından Hopkins her ne kadar uzay istasyonu ile ilişkili çalışmalarına devam etse da, aynı zamanda New York ve Şikago’daki bankalara birtakım bilgisayar sistemleri geliştirmeye başladı.

1976 yılının başında Hopkins, danışmanlık hizmeti veren Touche Ross isimli bir şirkette bordrolarının takibi ve ödeme planlamalarının yapılması gibi konularda sistem geliştirmek üzere işe başladı. Bu serüven Hopkins’in yeni evlendiği ve üç çocuk sahibi olacağı çok sevdiği eşinin şirkete ortak olduğu 1977 yılının sonlarına kadar sürdü ve bu süreçte Hopkins yaklaşık 20 personelin yöneticiliğini üstlendi.

1977 yılının sonunda Hopkins, American Management Systems (AMS) isimli şirkette çalışmaya başladı ancak yanlış bir karar verdiğini anlaması uzun sürmedi. Bu farkındalığı kendi cümleleriyle “Tek bir alana yoğunlaşmak yerine, aynı anda birden fazla görev üzerinde odaklanabileceğim çok projeli iş sahalarını tercih ediyorum.” şeklinde ifade etti. Bu kararın ardından Hopkins, eski şirketi Touche Ross’un refere etmesiyle 1978 yılının Ağustos ayında AMS’den ayrılarak denetim sektörünün kuvvetli aktörlerinden olan Price Waterhouse’ta Office of Government Services (OGS)’ye bağlı Management Advisory Services (MAS)’te yönetici olarak işe başladı.

Price Waterhouse şirketi o dönemlerde 90 ofise ve 662 ortağa sahip olan ve pazar payı yüksek bir şirketti. Hopkins uzun süre bu şirkette çeşitli pozisyonlarda ve departmanlarda çalışmaya devam edecekti.

Tartışmalı Ortaklık Başvurusu

Ann Hopkins, 1982 yılının Ağustos ayında, Price Waterhouse’un Washington’da bulunan ve kamu kurumlarına bilgisayar temelli sistemler üreten Office of Government Services isimli büyük ölçekli bir ofisinde kıdemli yönetici olarak çalışıyordu ve şirkete hepsi erkek olan 87 kişiyle beraber ortaklık başvurusunda bulunmuştu. Başvurusu kabul edildiği takdirde yaklaşık 65.000$ olan yıllık geliri neredeyse iki katına çıkacaktı. Ortaklık başvurusu adeta ömür boyu randevu olarak ifade ediliyordu ve adaylar kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçiyordu, ayrıca her yıl kabul edilen başvuru sayısı için belirtilmiş bir kural bulunmamaktaydı. Hopkins’in aday gösterilmesine ilişkin dokümanlara ve geçmiş çalışmalarına göre, ortaklık başvurusunun reddedilme ihtimali oldukça düşüktü. Şirkette oldukça kritik noktalarda görev almış, ayrıca 1981 ve 1982 yıllarında özverili biçimde fazla mesai yapmıştı.

Başvuru komitesi 1982 yılının Aralık ayında 3 gün süreyle toplanmış ve adayların çeşitli özellikleriyle ilişkili değerlendirmelerde bulunmuştu. Hopkins’i değerlendiren 32 jüri üyesinin 13’ü ortaklık başvurusuna sıcak bakmış, 3’ü başvurunun askıda kalması gerektiğini düşünmüş, 8’i kendilerini Hopkins’i değerlendirecek kadar bilgili görmedikleri için çekimser oy kullanmış ve 8’i ise olumsuz fikir beyan etmişti. Süreç sonunda Hopkins’e gelen ‘evet’ oylarının sayısı tüm grupta son 3’teydi ve bunun sebebi çoğunlukla OGS dışında görev alan jüri üyeleriydi. Değerlendirme neticesinde başvuruların 47’si kabul edilmiş, 21’i reddedilmiş ve Hopkins’in başvurusunun da dahil olduğu 20’si askıda bırakılmıştı. Askıda bırakılan başvuruların gerekçeleri genellikle kişilik özellikleri gibi interpersonel konularla ilişkiliydi. Lew Krulwich tarafından Hopkins’in başvurusunun askıda bırakılma sebebinin “Hopkins’in bazı kıdemli ortakları rahatsız etmesi olduğu” bildirilmişti. Bunun üzerine ortaklardan biri Hopkins’e -muhtemelen duygusal dengesini kaybedeceği gibi aşağılayıcı bir düşünceyle- kabul listesinin açıklandığı gün ofise gelmemesini tavsiye etmişti.

Kısa bir süre sonra Hopkins, kabul jürisinin geri bildirimlerini değerlendirmek ve kararla ilişkili istişare etmek üzere şirketin genel müdürü Joseph Connor ile buluştu. Bu buluşmada genel müdür ona kendi becerilerini göstermek için daha fazla çalışma yapması gibi sıradan tavsiyelerde bulundu. Hem genel müdürden, hem de diğer ortaklardan gelen tavsiyelerin kapsamını aynı zamanda Hopkins’in daha kadınsı olması, daha fazla makyaj yapması ve kadın gibi giyinmesi; erkeksi davranış örüntüleri olan öğle yemeğinde bira içmek, evrak çantası taşımak gibi edimlerden uzak durması gibi ayrımcı konu başlıkları oluşturmaktaydı. 1983 yılının Mart ayına gelindiğinde, OGS’nin iki ortağı Hopkins’in adaylığına olumsuz bakıldığını ifade etti ve Hopkins’e Price Waterhouse ortaklığının çok da mümkün görünmediği bildirildi.

Bu aşamadan sonra Hopkins’in önünde 4 seçenek vardı: Ya şirketten istifa edecek, ya kariyerinin devamında uluslararası camiada farklı kulvarlarda şansını deneyecek, ya bu durumu sineye çekecek ve şirkette hiçbir ortaklık şansı olmadığını bile bile mevcut pozisyonunda devam edecek ya da istifa edecek ve Price Waterhouse şirketini cinsiyet ayrımcılığıyla suçlayan bir dava açacaktı.

Hopkins son seçeneği tercih etti. Hukuk alanyazınına Price Waterhouse v. Hopkins başlığıyla giren ve 1989 yılında gerçekleşen tarihi dava sonucunda jüri üyeleri Title VII Civil Rights Act of 1964 isimli yasayı temel alarak Hopkins’i haklı buldu ve şirketi cezalandırdı. Bu dava sayesinde iş hayatında cinsiyet ayrımcılığına ilişkin emsal ve caydırıcı bir karar alındı.

Ann Hopkins 2018 yılında hayata gözlerini yumdu.

Vaka özelinde hem alanyazın bilgisine hem de kişisel gözlem ve deneyimlerime aykırı bir sonuçla karşılaştığımı düşünüyorum. Hopkins’in ortaklık başvurusunun her türlü yetkinlik ve yeterliliğe sahip olmasına rağmen yalnızca erkek olmadığı için reddedilmesi benim için şaşırtıcı olmazken, ona daha az erkeksi olmasına yönelik yoğun tavsiyeler gelmesi beklentilerimle çelişti. Biliyoruz ki özellikle liderlik, yöneticilik gibi iş sahalarında kadın olmamak bir avantajken, üst düzey bir yönetici olmaya çalışan Hopkins’in daha az erkek olarak nasıl bir ilerleme kat edebileceği benim için soru işareti oluşturdu.

Sonuç olarak; yaşanılan bu çirkin olayda Ann Hopkins’in dirayetli duruşunun, iş hayatında yalnızca penisi olmadığı için hak ettiği pozisyonlara gelemeyen profesyoneller başta olmak üzere, çalışma performansı-üretkenliği gibi işle alakalı olmayan koşullar (kılıf-kıyafet, yaş, etnik köken, dini görüş, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaşayış tarzı vb.) sebebiyle ayrımcılığa maruz kalan -ki ayrımcılığın ‘şu yüzden’i olmaz- herkes için örnek olduğunu düşünüyorum.

Susmayan-sinmeyen ve dinmeyen, sorgulayan bireyler dileğiyle.

dipçe: Aktarımda yer alan yorumlar şahsi kanaatlerimdir, bahsi geçen kişi & kurum & kuruluşlarla manevî veya itibarî bir ilişkisi yoktur.

--

--