Mükemmel İyinin ‘Ne Kadar’ Düşmanı?: Pareto İlkesi

Berkay Vuran
3 min readMar 16, 2022

--

Bir işe büyük bir hevesle başlayıp süreç ilerledikçe üstüne koyamadığınızı fark ettiğiniz, akıntıya karşı kürek çektiğinizi ve yerinizde saydığınızı hissettiğiniz, artık bırakma noktasına gelip son raddede devam etmeye karar verdiğiniz ve sonucundan oldukça memnun kalındığını gördüğünüz oldu mu? Benim oldu. Açıklaması: ‘Pareto İlkesi’!

Önemli azın yasası, 80–20 kuralı, etken seyrekliği ilkesi gibi farklı isimlerle de bilinen Pareto İlkesi; çoğu olay için etkenlerin yalnızca %20'sinin etkinin neredeyse %80'ine yol açtığını ifade eden bir yaklaşımdır. ‘Juran Üçlüsü’nden aşina olunan Joseph Juran tarafından kavramsallaştırılmış olsa da, ilk olarak İtalya’daki arazilerin %80'inin toplam nüfusun %20'sine ait olduğuna dair bir gözlemle, İtalyan ekonomist Villfredo Pareto tarafından işevuruklaştırılmıştır.

Matematiksel olarak, yeterince fazla sayıda katılımcının paylaştığı bir şey olması durumunda, her zaman 50 ile 100 arasında öyle bir k sayısı olacaktır ki %k, %(100-k) katılımcı tarafından paylaşılmış olsun. k, eşit dağılım olan 50'den, az sayıda katılımcının kaynakların neredeyse tamamına sahip olduğu 100'e kadar değişebilir. 80 sayısı ile ilgili özel bir durum yoktur fakat çoğu sistemde dağılımda dengesizliğin orta noktası olan bu civarda bir k değeri görülür.

Pareto İlkesinin farklı alanlarda farklı dışavurumlarını gözlemek mümkündür: Örneğin tüm dünyanın gayrisafi millî hasılası (GSMH) incelendiğinde en zengin olan %20'lik kesimin toplam hacmin yaklaşık %80'ine sahip olduğu gözlenecektir. Benzer şekilde dünyadaki en zengin 10 kişinin ekonomik hacminin %80'inin yalnızca 3 kişide toplandığı bilinmektedir.

Eğer Pareto dağılımındaki parametreler uygun seçilirse, sadece etkilerin %80'i nedenlerin %20'sinden kaynaklanmaz; aynı zamanda bu %80 etkinin en yüksek %80'i de, %20 nedenin en yüksek %20'sinden kaynaklanır ve bu böyle devam eder. (% 80'in % 80'i % 64'tür, % 20'nin % 20'si % 4'tür, böylece bir “64–4 yasası” ortaya çıkar).

Gündelik Hayattan Notlar ve Çıkarsamalar

Pareto İlkesi bize basit olarak şunu söylüyor: Uçtan uca tamamladığında 100 birimlik bir değer üreteceğin işi tamamlamak için 10 birimlik efor sarf etmen gerekiyor, fakat bu 10 birimlik eforun yalnızca 2 birimi ile 80 birimlik değer üretebilirsin. Yani efordan %80 tasarruf sana yalnızca %20 değer kaybına sebep olur.

Diyelim ki içerik üreticisisin; her bir içeriğe ‘mükemmel olsun diye’ 5'er saat ayırmak yerine, aynı eforla 4/5 düzeyinde mükemmel (ki çoğu zaman kabul edilebilir düzeydedir) 5 üretim gerçekleştirebilirsin.

Diyelim ki ürün sahibisin; her bir ürünü borçlanmadan mükemmel düzeyde çıkartmaya çalışmak yerine, aynı eforla 1/5 borçlanarak 5 ürün ortaya çıkabilirsin.

Diyelim ki müşteri deneyimi yöneticisisin; her bir müşteriyi tek tek dinlemek yerine müşterilerin yalnızca %20'sinden alacağın kaliteli geri dönüşler sayesinde tüm müşterilerin %80'ine hitap edecek geliştirmeler gerçekleştirebilirsin.

Sonuç olarak, kişisel hayat düsturu edindiğim ‘Mükemmel iyinin düşmanıdır’ yaklaşımının matematiksel ve örgütsel karşılığını görmek benim için oldukça ufuk açıcı oldu. İşin sonunda şunu gördüm; mükemmel, iyinin 5 kat düşmanı! Mükemmel olan tek 1 ürüne harcanan mesai ile, yeterince iyi 5 ürün ortaya konabiliyor! Eğer mükemmel için çaba sarf etmeye devam edersen, akıntıya karşı kürek çekip hiçbir yol kat-edemediğini hissedeceksin; bundan dolayı çöpe giden ‘yeterince iyi’ ürünleri saymıyorum bile!

Artık daha yüksek sesle söyleyebiliyorum: Mükemmel iyinin düşmanıdır!

dipçe: Aktarımda yer alan yorumlar şahsi kanaatlerimdir, bahsi geçen kişi & kurum & kuruluşlarla manevî veya itibarî bir ilişkisi yoktur.

--

--